KURUMSAL
SON DUYURULAR
FİKİR EMANET VE SANCAK DERNEĞİ OLAĞANÜSTÜ SEÇİMLİ GENEL KURULU ÇAĞRISI
04 Ekim 2025
Dr. Rıza Nur'un HAYAT VE HATIRATIM isimli eseri
04 Haziran 2025
BAKIRKÖY ADLİYESİNDE FESDER OLARAK KATILIM GÖSTERDİĞİMİZ BERAATLA SONUÇLANAN 5816 DAVASI
15 Nisan 2025
5 Nisan Dünya Avukatlar Günü Münasebetiyle
05 Nisan 2025
Dernek başkanı Hatice BOZDEMİR " Devletimizin Yanındayız" mesajı
26 Mart 2025
Akman Akar Yazarın Tüm Yazıları
Türkiye Cumhuriyet kavramı, halkın iradesine dayalı yönetim anlamını taşır. Ancak Türkiye’de 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, kavramın ruhuna aykırı bir şekilde inşa edilmiştir. Çünkü ne kuruluş sürecinde halkın iradesi sorulmuş, ne de yeni düzen, toplumun kök değerleri üzerine bina edilmiştir. Bu nedenle birçok araştırmacı ve fikir adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yanlış kurulduğunu ve bu yanlış temel üzerine oturtulan binanın sürekli kriz ürettiğini ifade etmektedir.
⸻
1.Halkın iradesi dışında kurulan Türkiye Cumhuriyet Cumhuriyet ilan edilirken milletin reyine başvurulmadı. Ne referandum yapıldı ne de geniş bir istişare mekanizması işletildi. Bir gecede alınan kararla, Osmanlı’nın asırlık kurumları ilga edildi. Hilafet, ümmetin bağrından sökülüp atıldı. Bu yönüyle Türkiye’de kurulan Cumhuriyet, milletin değil bir kadronun Cumhuriyeti oldu.
2. Hukuksuz bir başlangıç ile kuruldu Cumhuriyetin ilanı, o günkü anayasa olan 1921 Teşkilât-ı Esasiye Kanununa aykırıydı. Çünkü Anayasa cumhuriyet değişikliğini öngörmüyor, devlet şeklinin değiştirilmesini Meclis’in geniş oy oranına ve milletin iradesine bağlıyordu. Ancak 29 Ekim 1923 gecesi yapılan değişiklik, dar bir grup milletvekili tarafından dayatıldı. Bu nedenle ortaya çıkan yapı, hukuki meşruiyet açısından sorunludur.
⸻
3. Kimliğe yabancı bir Devlet inşa edildi Cumhuriyetin yanlış kurulmasının bir başka göstergesi, yeni devletin topluma yabancılaştırıcı karakteridir. Alfabe devrimiyle milletin hafızası silindi, dinî hayat baskı altına alındı, tek tipçi bir eğitimle geçmişle bağlar koparıldı. Resmî ideoloji, İslâmî ve Osmanlı mirasına düşmanlık üzerine bina edildi. Böylece “Cumhur” adına kurulan devlet, Cumhuru kendi özünden koparmayı görev bildi.
⸻
4. Dış bağımlılık ve teslimiyet resmî anlatının “zafer” olarak sunduğu Lozan Antlaşması, aslında ağır tavizler içeriyordu. Ekonomiden boğazların denetimine kadar birçok alan fiilen yabancı kontrolüne bırakıldı. 1923 sonrası Cumhuriyet, bağımsız bir halk devleti değil; Batılı güçlerle uyumlu bir elit projesi oldu. Bu da yanlış kurulan Cumhuriyetin, milletin çıkarları yerine dış taleplere göre şekillendiğini gösterir.
⸻
5. Toplumsal bölünmelerin kaynağı oldu yanlış kurulan Cumhuriyet, milletin bütünlüğünü sağlayacak bir zemin kurmadı. Aksine, ümmetin parçalanması, etnik ve mezhep ayrışmaları, köylünün ve taşranın dışlanması bu dönemde kurumsallaştı. Cumhuriyet, “eşit yurttaşlık” söylemiyle ortaya çıkmasına rağmen uygulamada halkı “makbul vatandaş” ve “sakıncalı vatandaş” diye ikiye böldü.
⸻
Sonuç olarak şudur Türkiye’de kurulan Cumhuriyet, adı Cumhuriyet olsa da, milletin Cumhuriyeti değil; seçkin bir kadronun kurduğu, halkı dönüştürmeyi amaçlayan bir rejim olmuştur. Yanlış kurulan bu Cumhuriyet, yüz yıl boyunca sürekli kriz, baskı ve yabancılaşma üretmiştir. Doğru bir Cumhuriyet için, ümmetin değerleriyle barışık, halkın iradesine dayalı, hukuka uygun ve bağımsız bir düzen gerekmektedir.

