KURUMSAL
SON DUYURULAR
FİKİR EMANET VE SANCAK DERNEĞİ OLAĞANÜSTÜ SEÇİMLİ GENEL KURULU ÇAĞRISI
04 Ekim 2025
Dr. Rıza Nur'un HAYAT VE HATIRATIM isimli eseri
04 Haziran 2025
BAKIRKÖY ADLİYESİNDE FESDER OLARAK KATILIM GÖSTERDİĞİMİZ BERAATLA SONUÇLANAN 5816 DAVASI
15 Nisan 2025
5 Nisan Dünya Avukatlar Günü Münasebetiyle
05 Nisan 2025
Dernek başkanı Hatice BOZDEMİR " Devletimizin Yanındayız" mesajı
26 Mart 2025
Önder MADEN Yazarın Tüm Yazıları
Memlekette her kesim hukuksuzluktan, mahkemelerde hakkını alamadığından şikayetçi!
Peki, bunun sebebi hukuki kanunlardaki eksiklikler mi, yoksa çok sayıda hukuk kuralının sürekli hukuki boşluklar doğurması mı?"
Suçların cezası tayin edilmesi ne kadar doğru?
"Suç işlemeye niyetli bir kişi, suçun cezasının sadece iki yıl hapis olduğunu bilse, bu cezayı hafif bularak daha kolay suç işlemeye yönelmez mi?"
Halbuki ceza suçun ortaya çıkardığı neticelere, suçtan mağdur olan kişinin mağduriyetine göre verilmesi gerekmez mi?
Allah’ı inkâr etmek, anlık bir suç olmasına rağmen ebedi cehennemle cezalandırılır.
Çünkü inkârla bütün mevcudatın ali yaratılış gayelerini abesiyete indirmekle, münkir, bütün kainatın hukukuna sonsuz bir şekilde tecavüz eder.
Allah'ın isim ve sıfatlarının sonsuz tecellisini, sonsuz olarak inkara gittiği için ebedi cehenneme müstehak olur.
Binaenaleyh İslam hukuku suçun teşkil ettiği neticelere göre cezalandırır.
Şöyle bir misal verelim. Bir vatandaşın 30 yıl çalışıp milyonlara tekabül eden birikimini çalan hırsızın mevcut hukukumuzda suçunun cezasının en üst limiti 7 yıl hapis cezasıdır. 30 yıl feda edilen ömre mukabil 7 yıl hapis cezası ne kadar adaletsiz olduğu gayet zahirdir.
Suçun cezası tayin edildiği için parası çalınan vatandaşın daha fazla hapis cezası talep etmesi mümkün değildir.
Laik hukuk sistemi, İslam hukukundaki hırsızın elinin kesilmesi cezasını men ettiği için, 7 yıllık hapis cezasından sonra hırsızın başkalarının malını çalmaya devam etmesinin önünü açmıştır. İslam hukuki cari olsa, o hırsız çocukluğundan beri hırsızlıktan kendini men edecek ve dürüst olmaya çalışacaktır.
Kırık camlar teorisine göre, suçlar denetim dışı kalması ve suçlular müstehak olduğu cezayı almaması suçların artışına sebep olacaktır.
Mevcut laik hukuk sistemi, suçlu üreten ve suça teşvik eden bir sistemdir. Hem mevcut hukuk sisteminde suçlar çok bölünmüş, bu bölünmüşlük kanunlarda boşluklara sebep olduğu gibi hakim insiyatifine bırakıldığı için hukuk kuralları hukuksuzluğun önünü açmıştır.
Dolandırıcılık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, gasp, yağma vb suçların hepsinin temeli hırsızlık olduğu halde, suçların bu şekilde bölünmesi sebebiyle, hakimler genellikle bu suçların tahakkuk etmediğini tasavvur ederek, vatandaşın başvurlarını borç alacak davası olarak yorumlamaktadır. Bu yüzden bu suçlara maruz kalan çoğu vatandaş mağdur eden kişinin üzerinde mal varlığı olmadığı sürece hakkını alamamaktadır.
İslam hukuku esas alınarak, bu suçlar hırsızlık suçu olarak değerlendirilse ve hırsızın elinin kesilmesi cezası tahakkuk etse, mağdur eden kişi, elinin kesilmemesi için mağdurun mağduriyetini gidermek zorunda kalacaktır.
Memleketimizde son günlerde meyve ve sebzeleri dökenler, kanunda açık hüküm bulunmaması sebebiyle fiili işliyor olmaları muhtemeldir.
Kanunlar olmasa, her işlediği fiilin cezaya tekabül edebileceği korkusu olsa, bir çok suçların işlenmeyeceği açıktır.
İslam şeriatı memlekette cari olsa, İslam'da meyve ve sebzelerin dökülmesi israf olduğu için, hiçbir kanuna ihtiyaç duymaksızın cezalandırılması gerektiği muhakkaktır.
İslam şeriatı olsa, herkesin yapacağı eylemin İslam'a uygun olup olmadığını kadıya sorması ve araştırması zorunluluğu suçların önüne geçeceği İslam tarihinde defalarca vuku bulmuştur. İslam şeriatı hukukta esas alınsa, kanunlarda yer almayan suçlarda dahi, vatandaş uğradığı haksızlığın giderilmesini,
İslam hukukunu öne sürerek devletten talep edebilecektir.
Bunun en güzel örneği komşusunu çocukken kadıya şikayet eden İbn-i Sİna'dır.
Hayvanların devamlı temiz su içmesi için düzenek yapan küçük İbn-i Sina, bahçelerine gelen rüzgarın hızını kesen gölgelik yapan komşusunu, İslam'daki komşuluk haklarına aykırı olduğu gerekçesiyle kadıya şikayet etmiştir ve kadı "tez o gölgelik kaldırılsın" diye emir vermiştir.
Günümüzde komşuluk haklarını, insan haklarını ve hayvan haklarını gözetmeden verilen imar izinleri ve vatandaşların bunlara karşı hiç bir yasal hak talep edememesi, meselemizin doğruluğunu tasdik etmektedir diyerek devamı gelecek yazı dizimizi şimdilik nihayete erdirelim.

