LATEST ANNOUNCEMENTS

Dr. Rıza Nur'un HAYAT VE HATIRATIM isimli eseri
04 June 2025
FESDER Kadrosu ve gönüllüleriyle Yazar Ahmet Arıkan'ın 'Zavallı Kemalist' yazısıyla ilgili açılan 5816 davasına, FESDER Kadrosu gönüllüleri ve avukatlarımızla katılım sağladık. FESDER Misyonu gereği 5816 davalarına müdahil olma, müdaafa etme, verilen keyfi cezaları bozmak üzere üst mahkemelere iti
29 April 2025
5 Nisan Dünya Avukatlar Günü Münasebetiyle
05 April 2025
http://analiztarih.blogspot.com
01 April 2025
13 Temmuz Basın Açıklaması
13 July 2021
Hasan Karademir Yazarın Tüm Yazıları
Bugün 15 Temmuz’un 9. yıl dönümü...
İBDA'cıları şaşırtmayan hatta lafları ile kerâmet olan bu örgütün, Kumandan'ın tabiri ile “diplomalı cahil”lerini öne sürerek 'kıvılcımsız ihtilâl' yapmaya çalıştığı günün yıl dönümü.
Gerektiği yerde gerekeni yapmak bakımından dikkat çekilecek husus; bu iş, bütün iş kültürü "oyuna gelmemeye"(!) ve "bu iş edebi-yatla olur" tekerlemesine ayarlı bir nesil kalıntılarının, akıl yaşı geri kalmışların, ortaya tavır koymaktan çok sümüklü çocukların ekranda kafaları görünsün diye kamera karşısında birbirlerini itmesine benzer tavırlı fikir(!) miskinlerinin veya korkaklığını fikircilikle(!) maskelemeye kalkan "miskin fikirci"lerin işi değildir. Bunlar, düşünerek yazan değil, kuru kuru yazarken düşünmeye fırsat bulamayanlar, korkaklar, şakşakçılar ve menfaatçılar sınıfı... Ortak çizgileri de, parsaya göre meyledici ve olamadığı manayı örtmeye çalışıcı bir mizaç içinde... Ve topuyla imha hedefi!
Baş koparılınca vücuttan hareket beklenemez misâli, İdeolocya olmadığı vakitte ihtilâl olmaz. Üstâdın İdeolocya Örgüsü'nde hareketsizlik-fikirsizlik çatışmasında demek istediği bir mes'ele, “baş kopmasın, yerinde dursun...” Çobanın olmadığı her koyun postunun altında kurt olabilir... Teşkilat ve zümrelerin karakterini ele alan, faaliyetlerin muhtevasıdır... İmân ve amel deme mes'elemiz iyi niyetimizden... İmân ve Aksiyon demeye çalıştığımızda bugün mücerret fikir istidadımızı körükleyecek alevde zorluk çekiyoruz... Büyük fikir ve onun büyük iş hâline inkılâbı; aksiyon budur. Yâni alelâdenin üstü; harika yenilik ve çetinlik şartları içinde insanın kendi kendisini ve cemiyetini aşma cehdi; aksiyon budur. Her işte imkân üstüne tırmanmak ve engeli aşmak davası; aksiyon budur. Devlet, dinsizliğe bir kene insana da bir 'put' misali değer atfettiğinden 'küçük dağları ben, büyüğü ise putum yarattı (!)' teorisini benimsediği şu günlerde “İMAN VE İHTİLÂL” diyebilmekte güç... İmân, imân da kimin imânı... Allah’a inanmamakta bir inançtır mücerret manada... Fikir plânına çıkmanın şartlarına malik değilken "fikir adamı" bilinmeye özenen ve "düzgün cümle kurarsam, nasıl olsa onun içinde fikir de bulunur" zannıyla meydanda salınan bu sümük tipler, bizim mânâda katledip çöplüğe attığımız bir demettir. Unutulmamalıdır ki; kenetlenmeyi ve mücadelede başarıya ulaşmayı engelleyen; inancın keskinliği oranındaki "çizgi" keskinliği değil, "şuur" miskinliğidir. FETÖ'nün şu zamana kadar teşkilatlanmasında aşılamak istediği şuur ile 15 Temmuz'daki 'aslanın olmadığı ormandaki maymun' misâli dengesizlik apayrı! Buna tiyatro diyenlerde çıktı elbet! Eee, ne yapsınlar? Çocuk şuurunda iş yapılınca meseleyi rüyâ-hayâl nisbetine yoruyorlar! Şimdi fotoğrafa-askerlere daha yakından bakın: Bunlar mı ulan Fethullahçı? Genç, fitne-âmiz yavşakların emirlerine ittibâ ile köprüye gelmiş, uykusundan uyandırılmış adamlar... Bir "Mutlak Fikir" bağlısının "öncü kadro" niteliğini kazanması için şahsında gerçekleşmesi gereken "idrak" ve "irade"nin ne olması gerektiği meselesi, onun, hem "insan olma memuriyetinin" mahiyetini, hem de bu memuriyetin ayrılmaz neticesi olarak gerçekleştirmekle yükümlü olduğu "yeni nizam- yeni insan" dâvasının mahiyetini kuşatır. Hacivat-Karagöz'ün ağzı yok ki konuşsun! Konuşturanın esiri onlar.. Kim hangi renge bürünürse bürünsün, ifadelerin mihenk taşı bu. Oysa mesele, "fikri mi yoksa eylemi mi tercih etmeli?" meselesi değil; sistem çapında tatbik fikri (tüm) olmadan, tatbike dair hareketler bir mânâ ifade etmez ki, fikir veya eylem niyetli çıkışların yeri ve değerini tartışalım!.. Bütüne nisbet edilmesi gereken faaliyetlerin, bütün zannedilmesi şaşkınlığında hareke hedefini belirleyen "hedef gayesi" değil, hedefsizliktir...
Mücerret anlamdaki "ihtilâl-inkılâp" mânâsına nazaran her ân kendini aşmaya ve yeni fethe memur insanın bir an önceki eserine ve içinde bulunduğu cemiyetin küf ve pas tutmuş köşelerine -her zorluğa rağmen- AYKIRI oluşu nerede, AYKIRI OLMAK süksesi adına ve işi âdeta amuda kalkmış vaziyette işeme hüneri seviyesinden görmek nerede?.. Cami önü müslümanlığı ile yol katetmeye çalışılmaz... Küfrün kaynağını bilmeyen gerçekten imânda olamaz sırrı gereğince ihtilâl ve aksiyon, imânla başlar, imânda biter... Küflü bir imân gereğidir halkın üzerine ateş açmak... Bize aynı küflü imânı bir asırdır ruh ve mana kökümüzü kurutarak gösteren 'Kemalist Mezalim' in boğaz köprüsündeki piyonlarıydı onlar! Daha açık olarak söylersek; yetişme ve şuurlanmaktan bahsetmek, cesur ve kararlı tavır alamayan ve eyleme giremeyenlerin kalkanı değildir... Tam tersi; gerektiği yerde şuurla icabını yapabilmek içindir. Zehirle pişmiş aş'ı millete bal diye yutturmaya çalışmak, aptalı kandırmaktan öteye gitmeyecek bir harekettir. Peygamberimizin hadisine mazhâr olmuş şuur idrakimiz olan kökümüzü de 'gassal elinde meyyit' zanneden Fettoş ve silah arkadaşlarının oyunu bertaraf oldu... Tınısı çirkin bir ses... Hani şu dini çirkinleştirmeye ve çirkinleştikçe keskinleştiği zannına kapılan vaiz soyunun, hususen kazanmaya çalıştıkları cırtlak ve kelimelerin vurgusunu bozan garip sesi... Bu ses dışında bir de, gûya içe işleyicilik ve munislik adına garip bir sümük adam şivesi vardır ki, her vakur ve zevki selim Müslüman gibi benimde nefretimi muciptir... Üzerinden 9 sene geçti... Bugün muhâlif medyada 'timsah' misali gözyaşlarıyla rahmet dilenen o günden bu yana Fethullahçı tâifeden “uluslararası komisyon (...)” saçmalığı kaldı... Körün kadına bakmasında sevap yoktur! Çöpe attığımız demetlerin yanı sıra geldik şimdi o İSLAM ŞEHİTLERİNE... Bir İBDA mütefekkiri olarak satırları kaleme alırken Halil Kantarcı'yı hatırlamamazlık etmem!... “Allah yolunda gazi, akın yolunda şehit Budur mimar takdiri BÜYÜK DOĞU kumaşım” Yalnızca şehidi fikre nisbet üzere almak bencilliktir. Kumandan'ın buyurduğu üzere: “Bilmez misin ki, bir savaşta şehit, savaşın neticesinden de bağımsız, bir galiptir. Ruh ve saadeti bâkî..." Sadece ölmek değildir şehitlik... Dünyada ölmeden önce ölmekte bir şehitliktir... Allah yolunda gazilik, akın yolunda şehitlik... Evvelâ ruhun bedendeki şehitliği yanı sıra, ölçümüz şu: “Vatan, Müslüman için, İslam'ın hakim olduğu diyardır; ve İslam'ın hakim olmadığı yerde de, vatan mücadelesinden bahis, İslam'ın hakimiyeti için mücadeledir.. Şehid, Şeriat için, Şeriat nizamı için can verene denir; Kemalist rejimin bekçiliğini yaparken telef olana değil..
” Vesselam, veddûa...
Hasan KARADEMİR